Sadece Davetliler

Ahmet Polat

06 Mayıs - 30 Mayıs 2006

Görünmez Adamı Görmek 

Fotoğrafın temel sorunlarından biri, dünyada üretilen tüm örneklerinin ilk bakışta aşırı derece birbirlerine benzemesi, anlam ve varoluş nedenlerine dair ipuçlarının salt görsellikle ortaya konulmalarının güçlüğüdür. Neyse ki bize sunulan, filtreden geçerek bir albüme, bir çerçevenin içine ya da bir galeri duvarına kadar ulaşabilen fotoğrafların karşısında işimiz kolaylaşıyor; bir hafiye olarak araştırma alanımız daralıyor. 

Fotoğrafçının külliyatına bakmak da iyi bir fikir sayılabilir. Eğer fotoğraflar birer harf ve sergiler birer sözcük ise, o zaman külliyat da anlamlı bir cümle olacaktır. 

Ahmet Polat, kısa sürede ürettiği dikkate değer fotoğraf projeleri ile, genç yaşına rağmen şaşırtıcı derecede yetkin bir fotoğrafçı. Bu yaşlardaki bir sanatçının işlerine daha çok gelecekteki başarısının, olgunluk dönemi üretiminin bir habercisi, belirleyicisi gözüyle, sonraları kendisinden sakınılacak geniş bir hoşgörüyle bakılır. Ancak Ahmet'in bir süredir buna hiç mi hiç gereksinimi yok, çünkü zaten bu hoşgörüsüzlük hakettiği olgunluğa çoktan ulaştı. Onun işlerine bakarken lütfen yaşını tümüyle unutun, aksi halde kendisine büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. Hele ki bu sergiyi izlerken ya da izledikten sonra bunu henüz yapmadıysanız, Ahmet'in önceki çalışmalarına da şöyle bir göz atmanızı, çarpıcı samimiyetini, insan doğasına ve toplumsal dinamiklere karşı duyduğu iyi huylu merakı, daha da önemlisi, fotoğraflarında görünen insanlarla kurduğu o çok aşikar güven ilişkisini kendi gözlerinizle görmenizi öneririm. 

En azından Türkiye'de, kamuya ulaşan VIP fotoğraflarında bugüne dek yalnızca üstü kapalı bir uzlaşma, bir danışıklı dövüş gördük. İlk kez Ahmet Polat adeta görünmez adam gibi partilere, özel toplantılara, basına kapalı buluşmalara girerek bu uzlaşmayı kırıyor. Daha önceki işlerinde insanlara nasıl bir tavırla yaklaştıysa, aynı tavrı, aynı tutumu koruyor. Yüceltmeye ya da acındırmaya, varolandan başka bir hal çıkartmaya çalışmıyor. Sadece samimiyetle gösteriyor. Yükselen anları, tipik olanı, kalburüstü insanların bilmiyor gibi görünsek de aslında çok iyi bildiğimiz hallerini ortaya koyuyor. Bütün bunları yaparken de aidiyet tuzaklarına düşmüyor; gruba karışmamayı, görüntülediklerini değil kendisini bir fanusun içinde tutmayı başarıyor. 

Fotoğraflardaki renkli şip-şak estetiği, mekanın özenle hazırlanmış ışık atmosferini bir çırpıda siliveren ama arka planda yeteri kadar ipucu bırakan çiğ ve yer yer merkezden kaçmış lokal flaş aydınlatması ve alelacele yapılmış çerçeveleme izleyiciyi tanıdık bir anı fotoğrafı deneyiminin içine çekerken, öte yandan fotoğraflarda görünen insanlarla göz teması kuramıyor oluşumuz bizi fotoğrafçının bulunduğu görünmezlik safında tutuyor, VIP ile aramızdaki mesafeyi koruyor. 

Tüm bunları söylerken, ne Ahmet'e, ne bana, ne de ortalama sanat izleyicisine bu görüntülerde rastlayamayacağımızı da ima etmiş oluyorum. Gel gelelim, fotoğraflarda gördüğümüz seçkin insanlar serginin öncelikli izleyicileri ve bu kareler onların belki de daha önce hiç olmadığı kadar doğrudan anı fotoğrafları… Oysa aslında içinde insan görünen tüm fotoğraflar için geçerli değildir bu ikili değer sistemi. Bu nedenle, izleyici yorumlarını ve bu fotoğraflar üzerinden karşı karşıya gelecek farklı gelir gruplarının nasıl bir çatışma ya da uzlaşma yaşayacaklarını merakla bekliyorum. 

Kısa bir süre önce kulak misafiri olduğum, aldığı uluslararası ICP (En İyi Genç Fotoğrafçı) ödülü nedeniyle kendisiyle yapılan bir telefon röportajı sırasında Ahmet, muhtemelen "Sizce fotoğraf nedir?" diye sorulan çok temel ve bir o kadar sıradan soruya kısa bir tereddütten sonra, "Fotoğraf çok, ama çok büyük bir şeydir," diye yanıt verdi. 

Evet, "Ars longa, vita brevis*" ve fotoğraf gerçekten çok büyük bir şeydir. Ancak Ahmet Polat'ın da şimdiden çok büyük bir fotoğrafçı olduğunu ve her fotoğrafçının ütopyası olan "dünyayı değiştirmeyi" başarma şansı olmasa da, onunla ve fotoğraflarıyla tanışanları geri döndürülemez biçimde değiştirebildiğini kesinlikle söyleyebiliriz. 


Orhan Cem Çetin 
Fotoğrafçı, Öğretim Görevlisi 
İstanbul Bilgi Üniversitesi

 

*Lat. " Sanat uzun, yaşam kısadır."

Liman 2, Nisan 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Ada Antik 2, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Halim Paşa Yalısı 1, Nisan 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Ulus 29, Şubat 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Adress, Nisan 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Ada Antik 1, Mart 2006

Fotoğraf, 127 x 190 cm, 2006

Mel's 1, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Venue 2, Mayıs 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Mel's 2, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Mel's 3, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Siren Ertan'in Evi 2, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Liman 1, Nisan 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Halim Paşa Yalısı 3, Nisan 2006

Fotoğraf, 127 x 190 cm, 2006

Siren Ertan'in Evi 1, Mart 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

Dod's, Nisan 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006

AKM, Şubat 2006

Fotoğraf, 60 x 90 cm, 2006