Ekin Saçlıoğlu sergide yer alan işleri hakkında: Önce şöyle dedim kendi kendime: "İstediğim her şeyin resmini istediğim gibi yapabilirim." Kulağa oldukça basit gibi gelen bu sözle ben de, resimler de rahatladık.
Arkasından şöyle dedim: "Her resim kendi gereksinimi olan şeye sahip olsun."
Bu söz, resimleri biraz daha rahatlattı ama sanırım benim için daha yorucu olacak gibi görünen bir dönemin başlamasına da neden oldu.
Her resim kendi gereksinimi olana sahip olmaya çalışıyorsa eğer, o zaman belki de bir genelleme yapmaktansa resimlerden ayrı ayrı söz etmek daha uygun olabilir.
Peki ben ne resmi yapıyorum?
Neyin resmini yapıyorum?
Bu sergideki resimlere tek tek bakarak şöyle diyebilirim:
"Kendime ve başkalarına ait hikayelerin, anıların, itirafların, bir ruh halinin, hepimizin bildiği bir klişenin, bir sırrın, resimle ilgili bir sorunun, bir hayalin" resmini yapıyorum.
Ya da biraz daha yaklaşırsak şöyle diyebilirim:
"Bir arkadaşımın Beşiktaş maçlarında kendisini çayırın parçası olan çimen gibi görmesinin, beyinde zıplayan maymunların, çocukken misafirliklerde perdenin arkasından gözetlediğim kirli banyoların, minare kuyruklu kedileri ağaçlardan kurtarmaya çalışan çarşaflı bir süper kahramanın, iki kişi arasındaki bir sırrın, arkadaşımın yeni yitirdiği annesine ait kahvaltı masasının, başka insanlardan ayrı ayrı alınan parçalarla oluşturulmuş hayali bir ‘üstün erkek'in, Hızır'dan yardım dileyen süper kahramanların, resimde "gerçekten" denge sağlayan bir terazinin, ağzımda çirkinlikleri anlaşılmayan kendi yamuk dişlerimin" resmini yapıyorum.
Peki nasıl yapıyorum?
Her resim neyi istiyorsa ona, onu vererek...
Ekin Saçlıoğlunun bu son yapıtlarından oluşan sergisi, gerçek bir serüven ve bir macera bir sanatçının, kendini ve yapıtlarının keşfi, izleyicinin de katılımı ile daha da anlam kazanacak bir yolculuk.