Akşam Yemeğinden Sonra
Akşamları yemekten sonra evde oturup yakınlarımın evlerini, o anki hallerini gözümde canlandırıyordum. Bu anlar benim için hayalimde ziyaret ettiğim evlere doğru yaptğım yolculukların yanı sıra yeni ve değişik bir rehavet hissini de içeriyordu.
Eğer bu evleri belirli bir rehavet duygusunu gözeterek resmedersem, bu resimlerin karşısında durup onları izleyenleri de hem benim akşamları kanepemde otururken çıktığım gezintilere çıkarabilir hem de onlarla A.Y.S izlenimimi paylaşabilirim diye düşünüyordum. İzleyicinin resimlerde, dolayısıyla zihnimde çıkacağı bu gezintilerin benim diğer evlere yaptığım yolculuklara olan benzerliğinde, işlediğim konunun ne kadar yerinde olduğunun kanıtını bulur gibiydim.
Kompozisyonu kurarken de resme konu olan kişilerin kendi evlerini ve eşyalarını kullanacaktım. Böylece onlara has olan şeylerin bana özgü bir bileşimde düzenlenmesiyle, neredeyse ortak bir yapıt ortaya çıkabilecekti.
Fakat bu böyle olmadı. Resimleri detaylandırdıkça, tasarımlarımdaki modellerime has ne varsa silikleşip yerlerini bana ait biçimlere bıraktılar. Bununla birlikte silikleşen bir şey daha vardı: Bütün bu resimlerin çıkış noktası olan ve benim o zamana dek çok önemseyip üzerinde durduğum sevgili konum A.Y.S. Ancak, ummadığım bir şekilde, başkalarının biçimleri ve benim konum belirsizleştikçe, resimlerde önceden tasarlamadığım yeni bir uyum açığa çıkmaya başlıyordu. Bu görsel uyumda duyumsanır kılınanın, Gerçek'in en azından bir kısmı olduğuna emindim.
Artık farkındaydım, her şeyde olduğu gibi resimlerin de eksiği fazlalıklarıydı ve eklediğim her bir detayla bu fazlalıkları azaltmaya çalışacaktım. İsterdim ki "Tek eksiklikleri fazlalık olan varlıklarıdır" diyebileyim.
Ama şimdilik tıpkı o tatsız şakadaki gibi şöyle demem daha yerinde olur:
- A.Y.S'yi tutun.
- ...
- Tuttunuz mu?
- ...
- Y'yi. Şimdi bırakın.
Erhan Özışıklı