Bazı mekanlar, zamanın, karakterlerin ve fikirlerin kesiştiği eşikler haline gelir. Pera Palace, Doğu ile Batı arasında konumlanan bu kesişimin en yoğun hissedildiği alanlardan biridir. Dokuz x-ist sanatçısı “Please Do Not Disturb” isimli karma sergi ile Pera Palace’ta konaklamış ya da konakladığı rivayet edilen figürleri, biyografik bir temsilden ziyade çağdaş sanatçıların yorumları aracılığıyla yeniden düşünmeye davet eder. Sergide yer alan her eser, belirli bir ismi doğrudan ele almaktan çok; o figürlerin dünyaya bıraktığı izler, tavırlar, düşünsel kırılmalar ve estetik kodlar üzerinden kurgulanmış özgün yaratımlar olarak ortaya çıkar. Bu işler, geçmişle bugün arasında kurulan çağdaş karşılaşmalar olarak okunur.
Agatha Christie’nin kapalı mekanlarda ördüğü sessiz gerilimden Alfred Hitchcock’un bilinçaltına yönelen bakışına; Atatürk ve İsmet İnönü’nün modernleşme ideallerinden Ernest Hemingway’in sert ve yalın diline, Charlie Chaplin’in sessiz ama evrensel anlatımına uzanan bu seçki, tarihsel figürlerin çağdaş sanat aracılığıyla yeniden nasıl yorumlanabileceğine dair geniş bir düşünsel alan açar.
Pera Palace’ın anlatıcı konumuna geçtiği bu sergide izleyici, bir otel odasına girmekten çok; tarihin, belleğin ve hayal gücünün iç içe geçtiği bir karşılaşma alanında dolaşmaya davet edilir. Bu alan, geçmişi sabit bir kayıt olarak sunmak yerine, bugünün bakışıyla yeniden okuma ve yeniden kurma imkanı yaratır.